"Sağım solum sobe, saklanmayan ebe" diye az bağırmadım Yeldeğirmeni sokaklarında. Tüm arkadaşlar sağa sola kaçışırken gözlerin sımsıkı kapalı kim ne tarafa kaçtı merakıyla harmanlanmış bir bilinmezlik hali çöker üzerine. Adeta NASA'da füze ateşleniyor. 3,2,1..Saklanmayan ebe!
Merak ediyorum Emre ve Ozan da koşturacak mı sokaklarda "ebe ebe yakalayamaz ki beni ebe!" diye bağırarak...Neden olmasın? İkiz çocuk olmanın arkadaşlık avantajını şimdiden yaşamaya başladılar bile. Doğal oyun arkadaşları var. Elbette dileğim onlar büyüdükçe oyun arkadaşı sayılarının da artması.
İkiz bebekler birbirlerinin farkına ne zaman varırlar? Anne karnında da anlarlar mı acaba kardeşlerinin varlığını? İletişime ne zaman geçerler? Birbirleriyle anlaşıyorlar mı? ve bunlara benzer bir dolu soru olur ikiz ailesinin aklında. Araştırmalara göre ikiz bebekler birbirleriyle başka bebek algısıyla iletişime yaklaşık 9 aylıkken başlıyor. Emre ve Ozan ise henüz yedi aylık olmalarına rağmen iletişim içindeler. Birbirine gülmeler, ortak atılan kahkahalar, karşılıklı agulamalar ve aynı oyuncakla oynamalar...
Biliminsanlarının oyun oynamakla ilgili önerdikleri bir nokta var. İkiz bebekleri sürekli birbirleriyle oynar şekilde yalnız bırakmamak gerek. Zaman zaman anne, baba ya da bakıcının onlarla birlikte oynaması şart. Bu durum zaten bebek bakmanın fıtratında var :) Fakat asıl önemli olan ikiz bebekleri hep de birlikte oynatmamak gerektiği gerçeği. Yani bebekleri her gün en az bir kere birbirinden ayırıp tekli olarak da oynatmak. Örneğin anne bir tanesiyle bebek odasında oynarken baba da diğeriyle oturma odasında oyun oynayabilir. Sürekli birlikte oynatılmayan yani tekli muamele de gören ikiz bebekler gelişimsel olarak tek büyüyen akranlarına göre daha az gerilik gösteriyor. Bu da bize gösteriyor ki, bir bebeği alıp diğerini evde bırakarak kısa süreli gezinti yapmak aslında o kadar da vicdan azabı çektirecek bir durum değil. Tabii hep aynı bebekle dışarı çıkılmadığı müddetçe. Sürekli yan yana olan, daima birlikte oynayan ve oynatılan ikiz bebekler birey olma gelişimini daha geç gösteriyorlar. Aman dikkat!
30 Mayıs 2014 Cuma
21 Mayıs 2014 Çarşamba
Kitaplar dünyası
Bebek demek oyuncak demek...İkiz bebek demek daha fazla oyuncak demek...Daha hamileyken oyuncak almaya başladığımı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Hamile kalmaya karar verdiğim zaman gidip ilk oyuncağını satın almıştım bebeğimin (insan hiç ikiz olacakmış gibi planlamıyor). Kıpkırmızı bez bir oyuncak kedi. O zamanlar tam 17 yıldır benle yaşayan kedimin akıbetinin ne olacağı belli olmadığından (hamile ve kedi bir arada olur mu? bebek ve kedi bir arada yaşar mı?) gidip yumuşacık bir kedi almıştım hayali bebeğime bilinçaltımın baskısı.
Bu kediyi tüm hayvanlar alemi takip etti ikizler doğduktan sonra. Evimiz aslanlar, penguenler, maymunlar ve fillerle doldu taştı. Mübarek oyun oynatmıyoruz safariye çıkarıyoruz Emreyle Ozanı her gün.
Uzun lafın kısası bebeklerin bol oyuncağı oluyor, ikizlerin daha da çok oluyor efendim. Fakat en faydalı faaliyetin kitap okumak olduğunun farkındayım. Kitap okumaya başlamak için hiçbir ay erken değil. Daha doğumlarından itibaren Emre ve Ozan'a kitap okuyoruz. Dönencelerine bakmaya başladıktan itibaren kitaplara da bakmaya başladılar. Özellikle renkli ve büyük resimli ya da iri desenli çocuk kitaplarını göstererek ilerlettik okuma faaliyetlerini. Gazete okurken de kucağımıza oturtup gündemden iç karartmayacak haberleri paylaştık onlarla (tabii böyle haberler bulmakta zorlandık).
Bebeklere okumaya başlamak çok önemli. Kitap okunan bebek kitap alışkanlığına daha hazırlıklı oluyor. Kitabı tutarak, sayfaları çevirerek ve de sizi dinleyerek gelişiminde büyük adımlar atıyor. Yapılan bir çok araştırmaya göre kitap dinleme alışkanlığı olan bebekler ve kitap okunan çocuklar konuşmaya başladıklarında daha fazla sayıda kelime kullanıyorlar. Bu dil gelişimi açısından çok önemli. Bu nedenle bebekler için hazırlanmış yumuşak kitaplar oldukça çeşitli. Gerçekten de bebekler yumuşak kitaplarla vakit geçirmeyi çok seviyor. Oral dönem olması dolayısıyla Emre ve Ozan bu yumuşacık rengarenk kitapları hemen ısırmaya yalamaya kalkıyorlar. Bu hareketler kaslarının çalışması ve motor hareketlerinin iyileşmesi için altın değerinde.
Benim ise en beğendiğim ve her gün mutlaka bir kez okuduğum bir kitap serisi var. Sayısız oyuncakçı-kırtasiye-kitapçı ziyaretlerimizde keşfettiğim rafta altın gibi parıldayan kapağını kaldırdığımda adeta beyaz atlı prensle karşılaştınız da fon müziği çalıyormuşçasına başka bir boyuta geçtiğim kitaplar. Pearson tarafından yayınlanmış Bebek Dokun Öğren serisinde Neşeli Hayvanlar, Neşeli Sesler, Oyun Zamanı ve Uyku Zamanı diye kitaplar var. Hepsi de birbirinden ilgi çekici ve anne babayı yönlendirici. Bebeklerin farklı dokumadaki materyalleri dokunmasının gelişimleri açısından önemini bildiklerinden kitapta da değişik dokular kullanılmış. Bir göz atın derim. Mühim olan bebeklere okumak, onlarla bol bol konuşmak. Kitaplığınızı zenginleştirmek isterseniz bence bu seriye kesin göz atın.
Bu kediyi tüm hayvanlar alemi takip etti ikizler doğduktan sonra. Evimiz aslanlar, penguenler, maymunlar ve fillerle doldu taştı. Mübarek oyun oynatmıyoruz safariye çıkarıyoruz Emreyle Ozanı her gün.
Uzun lafın kısası bebeklerin bol oyuncağı oluyor, ikizlerin daha da çok oluyor efendim. Fakat en faydalı faaliyetin kitap okumak olduğunun farkındayım. Kitap okumaya başlamak için hiçbir ay erken değil. Daha doğumlarından itibaren Emre ve Ozan'a kitap okuyoruz. Dönencelerine bakmaya başladıktan itibaren kitaplara da bakmaya başladılar. Özellikle renkli ve büyük resimli ya da iri desenli çocuk kitaplarını göstererek ilerlettik okuma faaliyetlerini. Gazete okurken de kucağımıza oturtup gündemden iç karartmayacak haberleri paylaştık onlarla (tabii böyle haberler bulmakta zorlandık).
Bebeklere okumaya başlamak çok önemli. Kitap okunan bebek kitap alışkanlığına daha hazırlıklı oluyor. Kitabı tutarak, sayfaları çevirerek ve de sizi dinleyerek gelişiminde büyük adımlar atıyor. Yapılan bir çok araştırmaya göre kitap dinleme alışkanlığı olan bebekler ve kitap okunan çocuklar konuşmaya başladıklarında daha fazla sayıda kelime kullanıyorlar. Bu dil gelişimi açısından çok önemli. Bu nedenle bebekler için hazırlanmış yumuşak kitaplar oldukça çeşitli. Gerçekten de bebekler yumuşak kitaplarla vakit geçirmeyi çok seviyor. Oral dönem olması dolayısıyla Emre ve Ozan bu yumuşacık rengarenk kitapları hemen ısırmaya yalamaya kalkıyorlar. Bu hareketler kaslarının çalışması ve motor hareketlerinin iyileşmesi için altın değerinde.
Benim ise en beğendiğim ve her gün mutlaka bir kez okuduğum bir kitap serisi var. Sayısız oyuncakçı-kırtasiye-kitapçı ziyaretlerimizde keşfettiğim rafta altın gibi parıldayan kapağını kaldırdığımda adeta beyaz atlı prensle karşılaştınız da fon müziği çalıyormuşçasına başka bir boyuta geçtiğim kitaplar. Pearson tarafından yayınlanmış Bebek Dokun Öğren serisinde Neşeli Hayvanlar, Neşeli Sesler, Oyun Zamanı ve Uyku Zamanı diye kitaplar var. Hepsi de birbirinden ilgi çekici ve anne babayı yönlendirici. Bebeklerin farklı dokumadaki materyalleri dokunmasının gelişimleri açısından önemini bildiklerinden kitapta da değişik dokular kullanılmış. Bir göz atın derim. Mühim olan bebeklere okumak, onlarla bol bol konuşmak. Kitaplığınızı zenginleştirmek isterseniz bence bu seriye kesin göz atın.
3 Mayıs 2014 Cumartesi
Dünyanın en uzun süre ayrı kalan ikizleri
Bu sabah gözlerimi Ozan ve Emre'nin içeriden gelen sesleriyle açtım. Eşim onlarla sohbet ediyordu. Saat kaç diye elime aldığım cep telefonumda facebook like'ları gözüme çarptı. Neler olmuş diye hızlıca bir göz atacaktım ki bir habere uzun süre kilitlendim. BBC New Magazine'e göre dünyanın en uzun süre ayrı kalmış ikizleri Ann Hunt ve Elizabeth Hummel tam 78 yaşında birbirlerine kavuşmuşlar.
İkizlerin hikayesi oldukça trajik. Evlerde aşçı olarak çalışan bir anne ile asker bir babadan 1936 yılında İngiltere'de dünyaya gelmişler. Evlilik dışı olmak bir yandan annelerinin yatılı olarak çalışmak zorunda olması da öte yandan bu ikiz kardeşlerin anne karnında birliktelikleri ne yazık ki dünyaya gözlerini açtıklarında sonlanmış. Anne Ann'i bir başka ailenin yanına vermiş ve tam 78 yıl boyunca Ann bir ikiz kardeşinin olduğunu bilmeden yaşamış. Acaba fiziksel bir hafıza var mıdır? Bu soru üzerinde zor da olsa araştırma yapılmakta olan bir konu.
Ann'in hayatından ilginç bir an fiziksel hafıza ile ilgili bir bilgi kırıntısı sağlıyor bence. Ann tam 14 yaşındayken evlat edinildiğini teyzesi bildiği kişiden öğrenmiş. Bu konuyu annesine sorarken "ben" yerine "biz" ifadesi dökülüvermiş ağzından. "Biz evlatlık mıyız?" Niye böyle sorduğunu kendi de bilmiyormuş. Sonuçta öğrendiği bilgi evlatlık olduğu, bir ikizi olduğu değil. İkizi olduğunu öğrenmek için daha uzun zaman geçmesi gerekiyormuş demek ki kaderde. Tam 78 yaşında bir mektupla öğrenmiş bu haberi. Film der geçeriz ya, gerçek hayatlarda ne senaryolar yaşanıyor. İşte bembeyaz saçlarıyla kız kardeşlikleri hatta ikiz kardeşlikleri ellerinden alınmış kardeşler.
İkizlerin hikayesi oldukça trajik. Evlerde aşçı olarak çalışan bir anne ile asker bir babadan 1936 yılında İngiltere'de dünyaya gelmişler. Evlilik dışı olmak bir yandan annelerinin yatılı olarak çalışmak zorunda olması da öte yandan bu ikiz kardeşlerin anne karnında birliktelikleri ne yazık ki dünyaya gözlerini açtıklarında sonlanmış. Anne Ann'i bir başka ailenin yanına vermiş ve tam 78 yıl boyunca Ann bir ikiz kardeşinin olduğunu bilmeden yaşamış. Acaba fiziksel bir hafıza var mıdır? Bu soru üzerinde zor da olsa araştırma yapılmakta olan bir konu.
Ann'in hayatından ilginç bir an fiziksel hafıza ile ilgili bir bilgi kırıntısı sağlıyor bence. Ann tam 14 yaşındayken evlat edinildiğini teyzesi bildiği kişiden öğrenmiş. Bu konuyu annesine sorarken "ben" yerine "biz" ifadesi dökülüvermiş ağzından. "Biz evlatlık mıyız?" Niye böyle sorduğunu kendi de bilmiyormuş. Sonuçta öğrendiği bilgi evlatlık olduğu, bir ikizi olduğu değil. İkizi olduğunu öğrenmek için daha uzun zaman geçmesi gerekiyormuş demek ki kaderde. Tam 78 yaşında bir mektupla öğrenmiş bu haberi. Film der geçeriz ya, gerçek hayatlarda ne senaryolar yaşanıyor. İşte bembeyaz saçlarıyla kız kardeşlikleri hatta ikiz kardeşlikleri ellerinden alınmış kardeşler.
2 Mayıs 2014 Cuma
Merhaba
Sıcacık bir merhaba herkese. Temmuz 2013'te Ozan ve Emre bizlere merhaba diyerek hayatlarımızı değiştirdi. Aslında onlardan ilk haber aldığımızda başlamıştı hayatımızın renklenmesi. Onlar büyüdükçe hayatımıza kattıkları da güzelleşti ve bizleri de güzelleştirdi. İstedim ki yaşadıklarımız her ne kadar gerçek hayatın yerini tutamayacak olsa da sanal dünyada da baki kalsın. Yıllar sonra açalım bakalım ve hepbirlikte gülerek analım bu günleri. Baki kalan bu dünya da bir hoş seda ile iyi bir blog ne de olsa...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)