12 Aralık 2016 Pazartesi

Kaçamak: İspanya

Sevgili Ozan ve Emre,

Anneniz ve babanız sizleri çok seviyor. Birbirlerini de çok seviyor ve nasıl sizlerle vakit geçiriyorlarsa, kendi başlarına birbirleriyle de vakit geçirme ihtiyacı duyuyorlar. Bu bahar bir kaçamak yaptılar ve çok sevdikleri bir şehre Barcelona'ya uçtular. Aslında sırf başbaşa kalmak için gitmediler. Anneniz Barcelona Üniversitesine ders vermeye gitti. Babanızın da Barcelona'da turu vardı tam o hafta. Yani hem iş hem kaçamak fırsatı oldu!

Aylardır yazamadım bu gezide yaptıklarımızı. Kısmet bugüneymiş. Günler sonra da olsa sizlerle paylaşmak istedim. İşte başımızdan geçenler:

Sizleri babaanneniz (nam-ı diğer Aya) ve Rana ablanın güvenli kollarına bırakarak doğruca havaalanında aldık soluğu. Barcelona çok güzel bir şehir. Çok kalabalık ve çok kaotik. Bizler Istanbul'dan olduğumuz için alışkınız kalabalık ve kaos'a, o nedenle insan kendini hem kendi evinden uzakta hem de kendi evinde hissediyor Barcelona'ada. Sizler de çok seversiniz eminim. Upuzun plajları, sıcak havası ve renkli sosyal hayatıyla Barcelona gerçekten de yaşanası bir şehir.

Biliyorsunuz İspanyolca öğreniyorum. Orada pratik yapma fırsatı da buldum. Üniversiteye giderken metrodaki yaşlı amcayla yol tarifi muhabbeti yaptım. Cafelerde yeme içme siparişleri verdim. Gazete ve dergi alıp okudum. Üniversitede öğrencilerle tanıştım. Ders anlattım. Sohbet etme fırsatı buldum. Akşamları babanızla gezdim. Şehrin tarihini öğrendim. Kısacası çok amaçlı bir gezi oldu benim için.

Istanbul'a dönüşte büyük bir sürpriz bekliyordu babanızla beni. Bezden çıkmıştınız! Babaanneniz ve Rana ablanıza sabırlarından ve cesarelerinden dolayı kocaman teşekkürler ettik. Bir mutlu son daha!

11 Aralık 2016 Pazar

Yeni yıl

Sevgili Ozan ve Emre,

Her Aralık ayında yaptığımız gibi bu yılda yılbaşı agacımız çıktı ortaya.  Bir pazar akşamüstü agacımızı süsledik hepbirlikte. Teyzeniz de bizlere yardım etti. Daha da neşeli geçti süsleme ...

Ben çocukluğumdan beri çok severim yılbaşı ağaçlarını. Bana eski yılın sevabıyla günahıyla sona erdiğini ve yepyeni bir yılın başlayacağını müjdeler. Hatalardan ders alabilmenin, güzellikleri devam ettirebilmenin bir fırsatıymış gibi gelir. Hesap kapatılır ve yeni bir sayfa açılır.

Hediye vermeyi de çok severim yılbaşında. Sevdiklerine ve değer verdiklerine senin için ne kadar önemli olduklarını hatırlatmak için bir fırsat. Daha ne olsun? Yeni yıl yeni yıl yeni yıl...Herkese kutlu olsun!

Kedi çocuk ve kertenkelenin maceraları


Merhaba kedi çocuk Emre ve kertenkele Ozan,

Bu isimler de nereden çıktı diye sormayın, kendinize bu isimleri siz buldunuz. Tüm haftasonumuz "kedi çocuk ve kertenkele" maceraları ile geçti. Hayat sizler için saf ve tüm insanlar size göre iyi. Ah fındıklarım, ne yazık ki gerçek hayat böyle değil. Biz büyükler için hayat şu aralar çok tatsız. Ülkemizde çok kötü insanlar var. Yürekleri kötü, yaptıkları kötü, kendileri kötü insanlar. Bütün haftasonumuz zehir oldu bu kötüler yüzünden.

Siz kedi çocuk ve kertenkele maceralanızda hep iyileri kurtardınız. Pamuk prensesin babaannesini kurtardınız mesela. Sihirli fasulye'nin Jack'ini kurtardınız. İtfaiyeci Sam olup acil durumdan çocukları kurtardınız. Mutlu sonlara sahne oldu bizim evin koridoru sizin her maceranızda. Gerçek hayatta ise biz babanızla haberleri takip ettik. Üzüldük, endişelendik, öfkelendik. Ve kurtulamayanların kim olduğunu öğrendik bir bir sizden gizli izlediğimiz haberlerde.

Fndıklarım (bu da benim size taktığım isim),
Dilerim sizin büyük olduğunuz dünyada iyiler kazanır. Gülen gözlerinizi, yüreğinizin temizliğini ve sesinizin neşesini hiç bir kötü buğulayamaz. Bzi büyükler şu an yastayız. Fakat biliyoruz ki dünyayı güzellik kurtaracak. Sizlere olan inancımız sonsuz.


23 Mayıs 2016 Pazartesi

Baba sofrayı kurarken anne duş alıyor

Sevgili Ozan ve Emre,

 Size okumayı çok sevdiğiniz Çiçek Yayınlarından Evimiz, Okulumuz, Şehrimiz vb. kitap serisi hakkında yazmak istedim. "Anneee, evvvv!" "Anne, okulll!!" diyerek peşimde dolanıyorsunuz ve "al bunu oku" diye tutturuyorsunuz. E, bana da okumak düşüyor tabii okursever fındıklarım.



Bu kitaplarda aslında okuyacak çok bir şey yok, birkaç kilit cümle var. Bol bol da resim. Bana düşen o kilit cümlelerden yola çıkarak, resimlere bakarak sizlere hikayeler anlatmak oluyor. O nedenle de çok seviyorsunuz. Her gün değişik hikayeler dinleme fırsatınız oluyor böylece. Bu serinin en önemli özelliği "kadın"," erkek" rollerinde eşitliğe özen gösterilmiş olması. Öncelikle bu ailenin , "annesi çalışıyor", dahası "babaları sofrayı kurarken, anneleri duş alıyor".

Bu yayınevinin tüm kitaplarını içim rahat bir şekilde alıyorum, ve sizlerde keyifle okuyorsunuz. İleride de anılarınızda yer etsin istedim.


8 Mayıs 2016 Pazar

Anneler günü

Sevgili Emre ve Ozan,

Dün, 8 Mayıs 2016, anneler günüydü. Anneannenizden ayrı 20. anneler günü geçmiş oldu. Sizlerin sayesinde anne olarak geçirdiğim neredeyse 3. anneler günüydü. Tüm bu hayat tecrübelerinden yola çıkarak sizlere bir iki kelime yazmayı borç bildim.

Anneler kutsal değildir. Çocuklarını seven ve insan yetiştiriyor olmanın sorumluğu ile onlara gerekli ilgiyi gösteren anneler kutsaldır. Anneler günü de anneye hediye almanın günü değil, onu ve yaptıklarını hatırlamının ve anmanın günüdür. Yitirilen anneleri anmamanın ve hatta anneler gününü mahsun geçirmenin doğru olmadığını düşünüyorum ben. Yeni değil, tam 20 yıldır. Annelerin ölümü aslında hiç gerçekleşmiyor gibi geliyor bana. Çünkü insanın annesi bedenen olamasa da ruhen ve fikren hep yanındadır.

Ben de her anneler günü olduğu gibi annemi andım dün. Hem de hiç üzülmeden ve acılar trenine binmeden. Bu dünyadan geçen ve geçerken de arkasında izler bırakan her canlı gibi benim annem de ardında sayısız güzellikler bıraktı. Ve bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek hayatlarını güzelleştirdi akrabalarının, dostlarının, komşularının ve öğrencilerinin.

Geçtiğimiz günlerde teyzeniz çocukken tuttuğu hatıra defterini gözden geçirmiş ve anneannenizin yazdığı yazıyı benimle paylaştı. Aslında bu yazıyı çok iyi hatırlıyordum. Bir çok kereler okumuştum. Dün bir kere daha okudum.  Fark ettim ki, sizler için dileyeceğim şeyleri anneanneniz ablam ve benim için yıllar öncesinden dile getirmiş zaten. O nedenle ben de hem anneannenizi anmak hem de sizlere bir anneler gününden seslenmek için yazının en can alıcı kısmını paylaşıyorum.

Yıllar öncesinden anneanneniz teyzenizle bana seslenmiyor sadece, bugünlerden yarınlara ben sizlere sesleniyorum:

"Benim güzel evlatlarım,

Sizleri her anne gibi canımdan çok seviyorum. Sizler benim hayatımın çiçeklerisiniz. Bütün arzum sizleri sağlıklı ve mutlu görmek. Seven ve sevilen insanlar olarak görmek. Tatlı yarvrularım, tüm insanları sevin, sevin ki; mutlu olun. Çalışın, çok çalışın. Başarının anahtarı çalışmaktır. İki kardeş hayatta daima birbirinize destek olun. Birbirinizi sevin, sayın.  Her anının tadını çıkararak doya doya yaşayın. "

22 Mart 2016 Salı

Okul macerası

Sevgili Emre ve Ozan,

Şu sıralar toplum olarak çok zor günlerden geçiyoruz, o nedenle sık yazamıyorum. Yine de elimizden kaçıp giden günlerin sizinle ilgili en unutulmaz anılarını biriktireyim istiyorum. Mesela, babanız geçen gün size oyuncak paylaştırmaya çalışıyordu. "Bir Ozan'a, bir Emre'ye" dediği anda, Emre atıldı ortaya: "Bir Emre'ye, bir Emre'ye".  Bunun gibi sayısız anlar var hatıralarımızda yer eden. Hepsini fırsat buldukça yazacağım sizlere. Şüphesiz bu anıların başında  "ilk okul maceranız" geliyor.

Babanız müsait olduğu on günlük süre boyuncu sizi anaokuluna götürdü. Bir nevi oyun grubuna katıldınız. İlk başta nasıl adapte olacağınız konusunda endişelerimiz olsa da, ne kadar çabuk alıştığınızı görünce rahatladık. Ana okulundaki ortama yabancılık çekmediniz hiç. Kısacası, her ne kadar henüz sizleri anaokuluna yazdırmasak da, on günlük deneyiminiz bize gösterdi ki, sizler artık büyüdünüz.

Dilerim hep keyifle gidersiniz okula. Bilin ki anneniz tüm okullarını çok sevmiştir. Bütün öğretmenlerini sevmese de hepsinden öğrenmeye çabalamıştır. Mühim olan okul da değildir, öğretmen de değildir. Mühim olan "öğrenme" aşkıdır. Bu satırları size İspanyolca kursum öncesi yazıyorum. Ve inanın şu zor koşullarda bile yeni bir dil öğrenmek bana enerji veriyor. Çünkü hayatta daima öğrenilecek şeyler vardır. Ve her yeni öğrendiğiniz bilgi bu dünyadan aldığınız keyfi artıracaktır. Bu satırları size daha bir iki gün önce bir televizyon programında cehalete övgü yapılan bir Türkiye panaromasından yazıyorum. Ne garip! Kıssadan hisse demem o ki; cahillerden de yarı cahillerden de korkmayın minik bilginlerim ama cehaletten korkun. Cehaletle başa çıkmak için içinizdeki "öğrenme" aşkını hep canlı tutun.




25 Ocak 2016 Pazartesi

Kardan adam



Sevgili Emre ve Ozan,

Bu aralar Istanbul yoğun kar yağışı altında. Merak içindeyim, siz bu satırları kendi başınıza okurken de ülkemiz ikliminde hala  "Balkanlardan gelen yoğun kar yağışları" etkili olmaya devam edecek mi? Malum, küresel ısınma var. Neyse, çevre sorunları bir yana sevgili karsever ikizlerim, bu kış Istanbul beyaz renge teslim.

Hayatınızda ilk kez kar oynamayı dedeniz, ben ve Rana eşliğinde apartman bahçemizde tecrübe ettiniz. Kısa ve keyifli bir kardan adam maceranız oldu.

Biz bahçeye indiğimizde karşımıza herşeyiyle tastamam bir kardan adam çıktı. Gözleri maharetli bir şekilde taşlardan yapılmış, kısa dallardan kolları gövdesine eklenmişti. Güler yüzlü, arkadaş canlısı, sıcakkanlı bir kardan adamdı bu. Biz de hiç itiraz etmedik, yanına sokulduk. Sonradan öğrendik ki, bu kardan adamın yaratıcıları Nehir ve Meteymiş :)

İlk başta karda yürümekten pek haz etmediniz. Ayaklarınız kara batıp çıktıkça etrafınızdakilere bakınarak ne yapmak gerektiğini öğrenmeye çalıştınız. Özellikle Emre tepeden dökülen lapa lapa karlardan biraz rahatsız oldu. Gözlerini kırparak ya da elleriyle yüzünü kapayarak kardan korunmaya çalıştı. Grubun en mutlu kişisi dedenizdi, kar böceklerim. Kardan adamı da gruba katarak bir çok fotoğtaf çektik. Ve eminim şimdiye kadar öğrenmişinizdir, fotoğraf dedeniz için oldukça önemli. Dedeniz sayesinde ilk kar maceranız belgelenmiş oldu.

Nice maceralarınız olsun uç uç böceklerim, soğuk havaya inat sıcak gülüşleriniz eşliğinde....