24 Mart 2017 Cuma

İtfaiyeci Sam

Sevgili Ozan ve Emre,

Çocukken ne olmak isterdiniz? diye birileri sorarsa ileride sizlere, cevabınız konusunda bir sıkıntı yaşamayın diye yazıyorum. Siz büyüyünce "itfaiyeci" olmak istiyorsunuz minik kahramalarım. Itfaiyeci sevginiz bir çizgi film ile başladı: İtfaiyeci Sam.

İtfaiyeci Sam Ponty Penty kasabasının halk kahramanı. Sam her bölümde acil durumdan acil duruma koşarak komşularına yardımcı oluyor. Sam sizin de kahramanınız. Türkçe bölümlerinin yanı sıra İspanyolca ve İngilizce bölümlerini de aynı zevkle takip ediyorsunuz.

Yeni yılda Noel Baba'dan ne istiyorsunuz diye sorduğumuz da İtfaiyeci Sam İtfaiye Merkezi istediniz. Biz de babanızla bu isteğinizi Noel Baba'ya ilettik. O da sağolsun kırmadı bizleri ve size iki adet itfaiye merkezi getirdi. Çok mutlu oldunuz. Aylar geçti yeni yılın üzerinden hala daha en favori oyuncağınız İtfaiye Merkezi.

Babanız ve ben sizin itfaiye merakınızı birer deneyime dönüştürmek adını sizinle sık sık itfaiye merkezlerine gezi düzenliyoruz. İstanbul'da birçok itfaiye merkezine kısa ziyaretlerde bulunduk sizinle birlikte. İtfaiyeci Ağabeyleriniz de sizleri sevgiyle karşıladılar ve acil durumlarda ne yapılması gerektiği ile ilgili sizlere bilgi verdiler.

Bir de itfaiyeci kitaplarınız var. Kütüphanenizin en nadide parçaları. Kahraman İtfaiyeciler (İşbankası Yayınları) ve Arkadaşım İtfaiyeci (İşbankası Yayınları) sayesinde çok bilgi edindiniz. Geçtiğimiz haftalar da Oyuncak Mzüesine gittik. Bir de ne görelim, itfaiye arabası workshop'ı var. Hemen siz de katıldınız ve iki adet el yapımı itfaiye arabanız oldu. Çok da keyifli vakit geçirdiniz itfaiye arabalarınızı kendi ellerinizle yaparken! Bu ay içinde anaokulunuzda bahara merhaba partisi yapıldı. Sizler de bu partiye İtfaiyeci kostümü ile katıldınız.

İleride ne olursunuz bilmiyorum elbette, fakat itfaiyeciler gibi yardımsever olmanız en büyük dileğim.

19 Mart 2017 Pazar

Gomi Gomi


Sevgili gomi-sever Emre ve Ozan,

Bugün kü yazım "gomilemek" üzerine. İstedim ki siz büyüdükçe "kukla tiyatrosu" demeye başladığınız "gomi gomi" anıların tozlu raflarında yerini almasın. Bir dönem bıkmadan usanmadan gomileyen bir kişi olarak bendenizden başka kim bu sorumluluğu üstlenir ki?

Hayatımıza babanızın İspanyadan getirdiği iki kuklanın girişiyle sizin de gomilemek talebiniz başladı. O zamanlar tam olarak konuşamıyordunuz, o nedenle "konuştur" demek yerine "gomi" demeyi şeçtiniz. Ve bitmez tükenmez hikayeler başlamış oldu.

Kuklalardan pembe-sarı olanına Lili, mor-yeşil olanına Bobo dedik. Lili ve Bobo bazen çok iyi anlaşan kardeş oldular, bazen de iki iyi arkadaş. Kimi zaman yemek yedikten sonra boyları uzada mı diye heyecanlandılar, kimi zaman banyo sonrası saçlarına fön çektirdiler. (Banyo ve fön ikilisine de çok düşkündünüz o zaman) Hatta bir gün stajyer öğrencilerimden biri "çocuklara yabancı dil öğretimi" ders sunumunda kullansın diye üniversiteye bile bir günlük ziyarete gitmişlerdi.

Ben kısa zaman da usat bir gomi ustasına dönüşmüştüm. Hatta yakın çevremde "master of gomi" diye anılır olmuştum. Efi Teyzeniz de çok sık gomilemese de doğal yetenek olarak dikkatinizi çekmeyi başarmıştı. Rana Ablanız da bir stajyer titizliğinde her kim gomilerse can kulağıyla hikayesini dinliyor ve hikaye örgülerini çözmeye çalışıyordu. Bir süre sonra sizin her gomi talebiniz de daha da ustalaşmış bir şekilde gomilemeye başladı.

Artık bugünlerde kimse gomilemiyor drama-sever oyuncularım. Büyümeniz ve anaokuluna başlamanızla birlikte dil gelişiminiz de hızlandı ve artık siz kendinizi  çok doğru bir şekilde ifade edebiliyorsunuz. Gominin yerini de kukla tiyatrosu aldı. Hatta bugün Lili'yi biriniz Bobo'yu biriniz konuşturarak siz bana hikaye anlattınız. Ne mutluluk!