19 Mart 2017 Pazar

Gomi Gomi


Sevgili gomi-sever Emre ve Ozan,

Bugün kü yazım "gomilemek" üzerine. İstedim ki siz büyüdükçe "kukla tiyatrosu" demeye başladığınız "gomi gomi" anıların tozlu raflarında yerini almasın. Bir dönem bıkmadan usanmadan gomileyen bir kişi olarak bendenizden başka kim bu sorumluluğu üstlenir ki?

Hayatımıza babanızın İspanyadan getirdiği iki kuklanın girişiyle sizin de gomilemek talebiniz başladı. O zamanlar tam olarak konuşamıyordunuz, o nedenle "konuştur" demek yerine "gomi" demeyi şeçtiniz. Ve bitmez tükenmez hikayeler başlamış oldu.

Kuklalardan pembe-sarı olanına Lili, mor-yeşil olanına Bobo dedik. Lili ve Bobo bazen çok iyi anlaşan kardeş oldular, bazen de iki iyi arkadaş. Kimi zaman yemek yedikten sonra boyları uzada mı diye heyecanlandılar, kimi zaman banyo sonrası saçlarına fön çektirdiler. (Banyo ve fön ikilisine de çok düşkündünüz o zaman) Hatta bir gün stajyer öğrencilerimden biri "çocuklara yabancı dil öğretimi" ders sunumunda kullansın diye üniversiteye bile bir günlük ziyarete gitmişlerdi.

Ben kısa zaman da usat bir gomi ustasına dönüşmüştüm. Hatta yakın çevremde "master of gomi" diye anılır olmuştum. Efi Teyzeniz de çok sık gomilemese de doğal yetenek olarak dikkatinizi çekmeyi başarmıştı. Rana Ablanız da bir stajyer titizliğinde her kim gomilerse can kulağıyla hikayesini dinliyor ve hikaye örgülerini çözmeye çalışıyordu. Bir süre sonra sizin her gomi talebiniz de daha da ustalaşmış bir şekilde gomilemeye başladı.

Artık bugünlerde kimse gomilemiyor drama-sever oyuncularım. Büyümeniz ve anaokuluna başlamanızla birlikte dil gelişiminiz de hızlandı ve artık siz kendinizi  çok doğru bir şekilde ifade edebiliyorsunuz. Gominin yerini de kukla tiyatrosu aldı. Hatta bugün Lili'yi biriniz Bobo'yu biriniz konuşturarak siz bana hikaye anlattınız. Ne mutluluk!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder