22 Ekim 2017 Pazar

İlizyon ile tanışma

Sevgili Ozan ve Emre,

Bu haftasonu başbaşaydık uğurböceklerim çünkü babanız işi nedeniyle yurtdışındaydı. Ben de elimden geldiğince sizlere eğlenceli bir haftasonu geçirmeye çalıştım. Cumartesi cimnastik antrenmanınız sonrası bir park gezisi ve Mete Ağabeyinizi ziyaret. Pazar günü ise son dakikada verilen bir kararla "ilizyon" ile tanışmanız. İlk kez sihirbazlık gösterisine gidişiniz...

Ben çocukken televizyon izlemeyi çok severdim fındıklarım. En çok da pazar günleri yayınladıkları yabancı sirk gösterilerini izlemeyi. Bir de sihirbazlık gösterilerini hiç kaçırmazdım. İşte ta o günlerden bir isimdir "Sermet Erkin". Bugün bir de baktım ki bu yılların eskitemediği usta ilizyonist neredeyse evimizin yanıbaşına kadar gösteri yapmaya geliyor. Tabii durur muyum, hemen alınan son dakika biletleri ve istikamet ilizyon! 

Bu arada yolda Ozan'ın anlattığı ve hepimizin çok güldüğü bir olayı da anlatmadan geçmeyeyim. Olay şöyle gelişmiş: Emre ve Ozan sabah erken okullarının kapısından içeri girmektelermiş. Emre'nin sınıfından bir kız öğrenci de tam o sırada babasıyla okul kapısının önündeymiş. Küçük kız şaşkınlıkla şöyle bağırmış: Bak baba, iki tane Emre var! 

Şimdi döneyim gösteriye. Son dakika biletleri olduğundan bizim yerimiz son sıranın bir önündeydi. Gösteri başlar başlamaz Ozan'ın bu duruma çok morali bozuldu. "Ama ben göremiyorum ki tam" diye oflayıp pofladı. Emrenin ise umrunda bile olmadı. O başından sonuna gösteriyi büyük bir dikkatle izledi. Allahtan gösterinin ortalarına doğru önlerde boş yerler gördüm de hemen daha ön sıralara geçebildik. İşte o zaman Ozan'ın da keyfi yerine geldi. Bir de ne olsun Sermet Bey'de seyircilerin arasına dalmaz mı! Hem de tam Emre ve Ozan'ın önüne gelerek onlara "Bakın bakalım, bu borunun içi boş mu dolu mu?" diye elindeki boruyu kontrol ettirdi. 

İşte o an ne kadar büyüdüğünüzün farkına bir kere daha vardım canlarım. Cuma günü takip ettiğim bir yabancı dizi de başrol oyuncusuyla ünlü bir film yıldızının bir sahnesi vardı, siz Sermet Erkin'in yanında merakla borunun içini görmeye çalışırken benim aklıma bu sahneden bir bölüm uçuşup geldi. Şöyle diyordu sahnede: "Komik aslında... düşününce zamanı. Kız kardeşin birkaç şarkı söylüyor ve yarım saniyeliğine eski günleri hissediyorum. Ve sonra bana diyor ki; siz küçükken birçok filmimi izlemişsiniz.......ve bir anlığına kendi çocuklarımı düşünüyorum. Onlar da küçükken, dağınık saçlarıyla, eşleşen pijamalarıyla ve tüm o şeylerle... ve yemin ederim çok net görebiliyorum. Kesinlikle onlara yetişebilir ve dokunabilirim gibi hissediyorum. Tecrübelerime göre uzun zaman önceydi diye birşey yok. Anlamı olan ve anlamı olmayan bazı anılar var. " Dilerim hayatınız tüm sevdiklerinizle anlamı olan anılarla güzelleşir. Zaman akıp geçiyor ama anlamı olan anılarınla sanki zaman yerinde duruyor. Galiba fındıklarım, zaman en büyük ilizyon. 

20 Ekim 2017 Cuma

Bir tane daha olsa

Sevgili Ozan ve Emre,

Geçtiğimiz günlerde babanızla beni gülme krizine sokan bir olay gerçekleşti. İstedim ki yıllar sonra da hatırlayalım ve gülelim.

Bir türlü geçmek bilmeyen inatçı bir öksürük nedeniyle her ikinizinde okula gitmeyip evde kalıp dinlendiğiniz günlerin sonuna gelinmişti. Okula gitmek istemiyorum lafını eden yoktu okulseverlerim fakat o kadar evde keyiften sonra okula gitmek ikiniz için de zordu besbelli. Emre bir türlü okula yanında götüreceği oyuncağı seçemiyor, odasında vakit geçirdikçe geçiriyordu. Ozan kapının hemen yanında daima duran iki küçük kırmızı sandalyenin birinde oturmuş ve ayakkabısı ile oyalanıyordu. Ve bizim çıkmamız lazımdı evden.

İşte böyle bir anda Ozan dedi ki "Keşke benden bir tane daha olsa, o okula gider ben evde kalırdım!"



9 Ekim 2017 Pazartesi

Sofia is calling!

Sevgili Ozan ve Emre,

Hayat her ne kadar sizin etrafınızda dönse de arada sırada babanla ben de kendimize ve birbirimize vakit ayırma telaşına düşüyoruz. İşte yine böyle hislerle bir kaçamak haftasonu yaşadık. İsterim ki sizler de ileri de sevgililerinizle -şartlar ne olursa olsun- ilişkinize emek harcayın, vakit ayırın.

Ben size şimdi bizim "kısa gezimizden" haberler vereceğim. Cumartesi sabahı Büyük Teyze ve Aya bizde kahvaltıdaydılar. Yedik, içtik ve öğlen herkes kendi evine dağıldı. Öğleden sonra babanızın ani bir iş gezisi çıktı. İstikamet Sofya! Hemen ayaküstü bir plan yapıldı ve sizler Aya'nın evine gidip kalmak konusunda çok istekli davrandınız. Olurdu olmazdı derken, ben de kendimi babanızla birlikte Sofya yolunda buldum.

Sofya küçük bir şehir. (Herhalde İstanbul'da yaşadıktan sonra dünyada bizlere büyük gelecek şehir sayısı azdır). Küçük dediğime bakmayın ben yapacak bir dolu şey buldum ve keyifli vakit geçirdim.Vitosha caddesinde alışveriş, parkta yürüyüş ve kitap cafede okuma ve kahve keyfi! Babanız işlerini hallederken bir de şehirde Free Tour yaptım. Şimdiye kadar değişik şehirlerde Free Tour yapmıştım fakat daha önce bu kadar iyisiyle karşılaşmamıştım.


Eğer ileride yolunuz Sofya'ya düşerse mutlaka şehre adını veren Istanbulda ki Hagia Sophia'nın benzeri olması amacıyla yapılmış kiliseyi ziyaret edin. Kendi şehrinizden bu kadar uzaklarda sizde ev hissi uyandırabilen az mekandan biri olmaya aday.

Sevdik seni Sofya, Emre ve Ozanla da seni ziyaret etme dileğiyle!